Rana

Ben Rana, 23 yaşındayım ve şu an yüksek lisans yapmaktayım. Daha önce misofonya teşhisi almadım fakat küçük yaşlarda hissetmeye başladığım ve o zamanlar anlamlandıramadığım çevremdeki bazı seslerden rahatsız olma durumumu ilerleyen yaşlarımda araştırdığımda karşıma çıkan terim misofonya oldu.

Kendimi bildim bileli sessiz ortamlarda birileriyle yemek yemekten kaçınırım çünkü karşımdaki kişinin çıkarabileceği sesleri düşünmek bile beni rahatsız eder. Özellikle aile ortamında karşılaştığım bu sorunu dışarıya taşımamak için çabaladım fakat başaramadım. Zamanla arkadaş ortamlarında da yemek yerken sürekli beni rahatsız eden bu sesler karşımdaki kişiyle iletişimimi engelleyecek seviyeye getiriyordu beni. Bunu zamanla tolere etmeyi öğrendim ve şu an bu durumdan çok da etkilendiğimi söyleyemem fakat zamanında yaşadığım ve beni çok etkileyen bazı olaylardan bahsetmek isterim.

12-13 yaşlarımda iki haftalık bir tatil için en yakın arkadaşımın evinde kaldım. Her gün onun ailesi ile birlikte yemek yiyorduk. Bu yemeklerde çıkardıkları seslere hiç dikkat etmemeleri beni aşırı derecede rahatsız ediyordu fakat elimden de bir şey gelmiyordu. Gün geçtikçe sofralarında duramaz ve yemek yiyemez oldum. 15 günün sonunda da kilo verip evime geri döndüm. Benim için korkunç geçen bu 15 gün sonrasında da o en yakın arkadaşımla fazla iletişime geçtiğim söylenemez. Çünkü artık onu her gördüğümde aklıma gelen tek şey ızdırap gibi geçen 2 haftam oldu.

İnsanların yemek yerken çıkarttığı sesler beni tek rahatsız edenler değil ne yazık ki. Üniversitede okuduğum süreçte yaklaşık bir buçuk sene yurtta kaldım ve beni ağlama seviyesine getiren olaylar da yaşadım. Örneğin toplu çalıştığımız bir ortamda bilgisayar farelerinin çıkardığı sesler benim çalışmamı hep engellemiştir. Okuduğum bölüm gereği hep bilgisayarda çizim yapmak zorunda olduğumuzdan bu problemle karşılaştığım tek yer toplu çalışma ortamları da değildi üstelik. Kaldığım odada da bu seslere maruz kaldığım için birkaç kere kendimi tuvalete kapatıp ağladığımı bilirim. Karşı tarafı da uyarmaktan hep çekindim çünkü sıkıntının bende olduğunun farkındaydım.

Beni bu tetikleyen sesler bir anda karşıma çıkabiliyor. Daha doğrusu gün içerisinde bu seslere dikkat etme düzeyim değişiyor. Dikkat etsem beni tetikleyecek sesleri bazen görmezden gelebiliyorum fakat her zaman o kadar kolay olmuyor. Örneğin toplu taşıma kullanırken her zaman kulaklıkla müzik dinlerim. Bunu da etkileyen yine yaşadığım bir olaydır. Dershaneye gittiğim bir sabah otobüse benimle birlikte yaşlı ve fötr şapkalı bir adam bindi. Fiziksel bir rahatsızlığı olduğunu fark ettiğim adam durmadan değişik sesler çıkarıyordu. Ne yazık ki kulaklığım yanımda yoktu ve yol boyunca o inene kadar yumruklarımı sıkarak bekledim.
Böyle tetikleyiciler ile sabah karşılamam en kötüsü olur. Çünkü bütün günümü mahvetmeye yetebilir. Sinirle başladığım o gün de diğer benzer tetikleyicilerle karşılaştığım günler gibi kötü geçti. O günden sonra o adamla yine otobüste denk geldim fakat artık tecrübeliydim ve kulaklığım yanımdaydı. O günden beri evden çıkmadan çantamda kontrol ettiğim ilk şey kulaklığımdır.

Beni en rahatsız eden ve çevremdekileri sert bir dille uyardığım durum ise yanımda sakız çiğnenmesi. Bu olay benim kırmızı çizgim ve aşıldığı her ortamı hızlıca terk ederim. Çoğu insanın yanlarında sakız çiğnenmesinden rahatsız olduğunu biliyorum bu nedenle etrafımdakilerin bu durumu çok farklı karşılamayacaklarını bildiğim için uyarı yapabilirim ama diğer tetikleyici seslerde aynısını yapamıyorum. Karşımdaki kişinin beni yanlış anlamasından hep çekindiğim için onu uyarmak yerine kendimi tutmayı ve seslere dikkat etmemeyi denerim. Başarılı olamadığım durumlarda ise istemsizce karşımdaki bu insanla aram duvarlar koyarım. Bu durum beni üzse bile elimde olan bir şey olmadığının farkındayım ve bu şekilde yaşamaya alıştım.